29 Mart 2024 / 19 Ramazan 1445

Yumak

İplik yumaktan kurtulup ilmek ilmek büyütüyor örgüyü. Diğer yanda cıvata ve somunlar dağılmak üzere olanı kenetlemek için bekliyor. Önemli olan kutunun içinde beklemeleri değil, neyin parçası oldukları.

Geçtiğimiz yıllarda bulaşık makinemiz bozulmuştu. Henüz garanti süresi bitmediği için teknik servisle irtibata geçtik. İşlemler başlamasına rağmen işimiz bir türlü halledilemiyordu.

Üç ayın sonunda sinirlerimiz de makineyle beraber bozulunca sağlam bir şekilde işin peşine düştük ve anlaşıldı ki müşteri hizmetleri ismimizi garanti listesinde bulamıyormuş. En sonunda ana servise yönlendirildik, onlar gelip ilgilendi, belgeleri tek tek karıştırdılar ve listeye eklenirken bir harfi yanlış yazılmış ismimizi buldular. Üç aydır bir türlü tamir edilemeyen makinemiz 15 dakikada mis gibi çalışır hale geldi ve sorunun asıl sebebinin de montaj esnasında eksik takılan minicik bir vida olduğu ortaya çıktı.

Koskoca makinenin bozulması bir küçücük vidaya bağlıymış. Çok şaşırdım. Koskoca teknik servis ağı da 15 dakikalık işle, bir harf yüzünden üç ay uğraştı. Bir harf için üç ay hiç de fazla değil tabii. Fakat hangi kitabın harflerinden bahsettiğime göre işler değişir. Ben hangi kitabın harflerinden bahsediyorum?

Harfler sırayla diziliyor. Cümleler birbiri ardına uyumla devam ediyor. Yazar, tümceleri öyle güzel harçlarla bağlıyor ki birbirine, okumaktan kendimizi alamıyoruz. Hücreler, toprak, su… Renkler beraber kullanılıp en güzel resimleri oluşturuyor. Kâinat ihtişamlı eserlerle dolu.

Öyle muntazam ve sıkı dokunmuş ki bu kumaş, bir iplik söküldüğünde, bir türün soyu tükendiğinde, başka iplikler de atmaya başlıyor. İplikleri birbirine bağlamak lazım. Kenetlenmek yaşamakla aynı anlama geliyor belki de.

Bağlanmak zor değil aslında. İnsan da diğer bütün varlıklar gibi bağlanmaya meyilli. Uyanmak, uyumak, yemek yemek ve nefes almaya devam etmek için bir şeylere bağlanıyoruz. Yaşamaya devam edebilmek için kendimiz gibi insanlar arıyoruz. Bizi anlayabileceğini düşündüklerimizle bir arada durmaya çalışıyoruz ya da anladıklarımızla. Sevgiyle, nefretle, umutla, korkuyla ve daha birçok duyguyla, kimi zaman farkında olarak kimi zaman da hiç fark etmeden birileriyle bağ kuruyoruz.

Fakat bahsettiğimiz şey yaşamaksa işin içinde bir süreklilik var demektir. Tam da burada kafamız karışıyor sanki. Tam ortaya güzel bir kumaş çıkacakken iplikler birbirine dolanıyor, duygular değişiyor ve karman çorman, anlaşılmaz, işe yaramaz, düğümler içinde kalmış bir yumak çıkıyor ortaya. Ömrümüz yumağı çözmekle geçiyor.

Belki de işe başlamadan önce ne yapacağımıza karar veremiyoruz. Atkı mı, kazak mı, çanta mı öreceğiz? Belki sadece bir süs eşyası… Sanırım bazen neye ihtiyaç duyduğumuzu unutuyoruz. Kumaşımızı dokurken, örgümüzü örerken, yazı yazarken karışık isteklerle biz bozuyoruz kendi işimizi.

Örgüden kafamızı kaldıralım en iyisi. Şu âlem kitabına bakalım. Mis gibi yaz, çeşit çeşit meyveler, kuşlar ötüyor, balkondaki çiçekler açtı. Akşama koca bir tencereyi dolduracak iki avuç pirinç bekliyor erzak dolabında. Işıl ışıl kumların arasından çıkıp yeterince piştikten sonra elimize geçmiş cam bardağa çay koyuyoruz. Çayın, pirincin, kumun, kömürün, ahşabın öyküsü… Hepsi de ayrı masalların konusu. Ama siz zaten bunları biliyorsunuz. Âlem sımsıkı kenetlenmiş sanki birbirine. Bir ilmek çıksa örgüden, ucu kaçar gider. Arılar gitse çiçekler de peşi sıra terk eder bizi. Sadece çiçekler mi, çiçek açarak soframıza gelen bütün meyveler kaybolur. İlmek kopmasın diye vahyedildiği üzere hareket ediyor arı ve diğerleri.

Peki bize vahyedilen ne? İplik neden her seferinde duygularımızla beraber karışıyor? Cevabı Kitap’ta:

“Allah, kendi yolunda (birbirine) kurşunla kenetlenip kaynaşmış bir yapı gibi saf halinde (kendi yolunda) savaşanları sever.” [1]

Belki de asıl bağlı olduğumuz şeyi unutup koskoca örgüyü amaçsızca örmeye çalışıyoruzdur.

Yine de bozulan sadece biz değiliz. Birbirine sımsıkı kenetlenmiş bu âlemde de bozulmalar var.  Dağılıp giden parçalar, ağacını bırakıp düşen yapraklar, köklere tutunamayan ve kayıp giden toprak…

Fakat bunların biz insanlardan bir farkı var. Onlar için bırakmak, ömrünü doldurmak anlamına geliyor. Oysa biz kenetlenmek, tutunmak veya bırakmak konusunda serbestiz. Makinenin vidası, örgünün ilmeği ya da kitabın tek bir harfi. Biz bu büyük eserde nereye kenetlenmeliyiz?

Zehra Binark

 

[1] Saff Sûresi, 61/4.