19 Nisan 2024 / 10 Şevval 1445

Kur’an-ı Kerime Göre Dost Seçmek

Dost kelimesi Farsça kökenli olup ‘seven, sevgili, yâr’ anlamında bir kelimedir.[1]

Türkçede arkadaş, aralarında iyi ilişkiler bulunan, teklifsiz yakınlık ifadeleri için de kullanılmaktadır.[2]

İnsanın dostunu seçmesi önemlidir. Efendimiz (s.a.s) kişinin dostunu seçmesinin önemini şu hadis-i şerifte çok güzel belirtmiştir: ‘Kişi, dostunun dini (yaşayışı) üzeredir. Öyleyse sizden biri, kiminle dost olduğuna dikkat etsin.’[3]

Kur’an’a göre dost seçerken dikkat edilmesi gereken en önemli kriter Allah’ın taraftarı olanları dost edinmektir: ‘Kim Allah’ı, Resülü’nü ve mü’minleri veli (ve dost) edinirse, işte Allah taraftarı onlardır; mutlaka galip geleceklerdir.’ [4] Çünkü mü’minler için Allah, Rasulü ve mü’minlerden başka dost olamayacağı yine Kitab-ı Mübîn’de açıklanmıştır: ‘(Ey mü’minler!) Sizin gerçek dost ve yardımcınız ancak Allah ve O’nun Resülü’dür; bir de (Allah’ın emirlerine) boyun eğerek namazı dosdoğru kılan ve zekat veren mü’minlerdir.’ [5]

Kur’an’ın ayetlerinde dost edinilecek Allah’ın taraftarı olarak tarif edilenler: Allah, Allah’ın Rasulü ve Mü’minlerdir.

Âl-i İmran suresinde de : ‘Mü’minler, mü’minleri bırakıp küfre sapanları/İslam karşıtlarını veli, (hâkim, kumandan, hükümdar ve sırdaş) edinmesin.’ emri, mü’minlerin kimlerle dostluk kurup kurmaması gerektiğini çok açık olarak beyan etmiştir.[6]  Aynı surenin devamındaki diğer ayet ise adeta bu emrin gerekçelerini izah etmiştir: ‘Ey iman edenler! Sizden olmayanı sırdaş (ve dost) edinmeyin. (Çünkü) onlar, sizi(n dininizi ve düzeninizi) bozmaktan geri durmazlar; daima size sıkıntı verecek şeyleri arzu ederler. Hakikaten, onların aşırı kin (ve düşmanlık)ları ağızlarından (taşıp) ortaya çıkmıştır. Gönülde gizledikleri (kin) ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetlerimizi böylece açıkladık.’[7]

Peki mü’minler neden kendilerinden olmayanları dost edinmeyecek? Ve buna rağmen mü’minlerden bazıları kendilerinden olmayanları dost edinirse ne olur?

‘Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları veli (sırdaş, dost ve idareci) edinmeyin. Onlar (ancak) birbirlerinin yar ve yardakçısı (İslam’ın da düşmanı)dırlar. Kim onları (ve aynı zihniyette olanları) veli edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah (böylece kendilerine ve Müslümanlara) zulmeden toplumu doğru yola eriştirmez.’[8]

Kur’an’ın haber verdiğine göre mü’minlere karşı küfre sapanlarla dostluk kuranlar aynı zamanda Allah’ın hışmını üzerlerine çektikleri gibi azabın içinde devamlı kalacak olanlardır. ‘Onların birçoğunun, (mü’minlere karşı) küfre sapanlarla dostluk kurduklarını görürsün. Nefislerinin kendileri(ne ahiret hayatları) için sunduğu şey ne kötüdür! Allah’ın hışmını üzerlerine çekmişlerdir ve azabın içinde devamlı kalacaklardır.’[9]

İnsana anne ve babasını tavsiye ettiğini[10] belirten Yüce Yaratıcı bu konuda çok net bir tavır belirlemektedir. Kesinlikle anne-baba veya kardeşler gibi en yakınlar bile olsa eğer İslam’a ve Müslümanlara karşı olmayı tercih ederlerse onları da dost edinmeyin emri, konunun ne denli hayati bir önemi olduğunu anlatmaya yetmektedir. ‘Ey iman edenler! Eğer imana karşı küfrü/İslam’a karşı olmayı sevip tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) dost edinmeyin. Sizden kim onları ‘dost edinir ve onların velayetleri (idareleri) altına girerse’, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.’ [11]

Bu ayeti kerimeden dostlukların tesisinde kan bağı yerine iman ve inanç bağının esas alınması gerektiği anlaşılmaktadır.

Kur’an’ın dostluk kurulmamasını istediği bir zümre de zulüm ve haksızlık edenlerdir. ‘Zulüm (ve haksızlık) edenlere de sakın meyletmeyin/güvenip dayanmayın! Sonra size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur. Sonra size yardım da edilmez.’[12]

Ve şeytan!

En kötü ve tehlikeli, sahte ve bin bir çeşitli olabilen, Allah’ın huzurundan kovulmuş şeytan. Kur’an, Kur’an okumaya başlarken bile önce kovulmuş şeytandan Allah’a sığınarak, şeytanın tarafından çıkarak okumaya başlanması gerektiğini haber vermektedir.[13]

İnsanoğlu için en büyük düşman olan[14] şeytan ve şeytanın yandaşları da Kur’an’ın dost edinilmesini yasakladığı zümredendir. Çünkü ‘O (şeyta)nın hakkında yazılmıştır ki: “Kim kendisini dost edinirse kesinlikle onu saptırır ve o kimseyi (cehennemin) alevli ateşine iletir.”[15]

Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinmek en büyük zarardır.[16]Ancak hain ve sinsidir. Ona karşı çok dikkatli olmak gerekir. ‘ (Şeytan,) o (kendisine dost ola)nlara söz verir ve onları boş umutlara düşürür. Şeytanın onlara söz verdiği hususlar, bir aldatmacadan başka bir şey değildir.[17]

İman etmeyenlerin dostları olan şeytanlar[18] iman edenlerle mücadele ederken kendilerine dostlar edinirler ve o dostlarına müminlerin aleyhine telkinde bulunurlar. Kur’an şeytana ve şeytanın dostlarına itaat etmeme konusunda şu uyarıyı da yapıyor: ‘.. Eğer onlara (gönüllü) itaat ederseniz, elbette siz de (Allah’a) ortak koşanlardan olursunuz.’[19]  Ve : ‘O (şeyta)nın tesir gücü, ancak (Allah yerine) onu dost edinenlere ve onunla ‘Allah’a ortak koşanlaradır.’[20]

Kur’an, Yusuf (a.s.)’ın duasıyla biz mü’minlere de dost edinirken hangi ölçülere uymamız gerektiğini veciz bir şekilde özetlemektedir:

“..Ey gökleri ve yeri yaratan! Benim dünyada ve ahirette velim (sahibim, gerçek dostum) sensin! Benim canımı Müslüman olarak al ve beni salih (mü’min)ler arasına dâhil et.”[21]

 

Rahime ELMAZ
[1]İslam Ansiklopedisi, Dostluk,  Mustafa Çağrıcı, Cilt 9, sayfa 512
[2] – Büyük Türkçe Sözlük. D.Mehmet Doğan, Ankara, 1990, sh, 277.
[3]T2378 Tirmizî, Zühd, 45
[4] – Feyz’ül Furkan, Mâide 5/56
[5] – Feyz’ül Furkan, Mâide 5 /55
[6] – Feyz’ül Furkan, Âl-i İmran 3/28
[7] – Feyz’ül Furkan, Âl-i İmrân 3/118
[8] – Feyz’ül Furkan, Mâide 5/51
[9] – Feyz’ül Furkan, Mâide 5/80  
[10] – Feyz’ül Furkan, Ankebût 29/8
[11] – Feyz’ül Furkan, Tevbe 9/23
[12] – Feyz’ül Furkan, Hûd 11/113
[13] – Feyz’ül Furkan, Nahl 16/98
[14] – Feyz’ül Furkan, Yasin 36/60
[15] – Feyz’ül Furkan, Hac 22/4
[16] – Feyz’ül Furkan, Nisa 4/18
[17] – Feyz’ül Furkan, Nisa 4/120
[18] – Feyz’ül Furkan, A’raf 7/27
[19] – Feyz’ül Furkan, En’am 6/121
[20] – Feyz’ül Furkan, Nahl 16/100
[21] – Feyz’ül Furkan, Yûsuf 12/101