29 Mart 2024 / 19 Ramazan 1445

İrade Eğitimi

IMG_3068 copy

Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüme-i dide-i ekvan olan âdemsin sen”     Şeyh Galip

“İbret nazarıyla bak kendine ey kişi! Ve anla ki  sen, âlemlerin özüsün.
Sen, yaratılmışların gözbebeği olan insansın.” manasında olan beytin üzerinde tefekkür edildiğinde ayrıcalık ve üstünlüklerle donatılmış;  dünyaya imtihan için gönderilmiştir insan. İmtihan edilecek olanın tercih hakkı da vardır. Tercihini ne yönde kullanacağı imtihan sebebidir. İşte bu tercih, iradeyle mümkündür. Diğer yaratılanlar hilkati icabı yaşar ve yaptıklarından sorumlu tutulmazken insan, kendisine verilen iradeyle tercihlerinden sorumludur.

Öyleyse önce iradeyi tanımlamak gerek.

İrade: Tehlikeli ve gereksiz istekleri kontrol edebilmek, tembelliğin ve ertelemenin üstesinden gelebilmek, verilen karar başarıyla sonuca ulaşana kadar istikrarlı olabilmektir.  Gereksiz ve yararsız arzulara boyun eğme isteğinin, duyguların ve eyleme geçme karşısında duran direncin üstesinden gelen iç güçtür. Maddi ve manevi başarının köşe taşıdır.

Öz-Disiplin: İradenin ortağıdır. İnsanın, ısrar ettiği herhangi bir şey için dayanıklılığını feda eder. Bu durumda öz-disiplin psikolojik, duygusal ya da zihinsel sıkıntı ve zorluklara dayanma kabiliyetini verir. Daha iyi şeyler için, anlık tatminleri reddetme yeteneğini  bahşeder.” (1)

Öz disiplin başka bir ifadeyle iç denetimdir. Daha anlaşılır olabilmesi için, bir rampayı çıkarken de aynı eğimde bir yokuştan inerken de aynı hız ve tempoda yürüyebilmek gibi. Kontrolün insanda olabilmesidir. Eğer insan burada etkili olabiliyorsa, bunu kendisine verilen kontrol mekanizmasıyla sağlıyor.

“ İnsanoğlu, bilinçsiz ya da yarı bilinçli isteklerle doludur. Bazen insanlar sonradan söylediklerine ya da yaptıklarına pişman olacakları şeyler söyler ya da yaparlar. Çoğu durumda düşünmeden konuşur veya davranırlar. Bu iki gücü geliştirerek kişi içindeki bilinçaltı istekler hakkında bilinç sahibi olur ve söz konusu istekler yararına olmadığı zaman onları reddedebilme yeteneğini kazanır.

İrade ve öz-disiplini geliştirmek, günlük hayatta daha ziyade yapmaktan kaçınılan bazı şeyleri yapmakla mümkündür. Tembellikten ya da sevmediğiniz için yapmadığınız bazı şeyleri yaparak bilinçaltı dirençlerinizin üstesinden gelir, zihninizi size itaat etmesi için eğitirsiniz. İç güç kazanır ve bunu geliştirirsiniz.”(2)

Bu iç gücü kazanmak için çocukluktan itibaren irade eğitimine başlamak gerekir. İnsan çocukluğunda dünyanın kendi çevresinde döndüğünü zanneder. Hayatın merkezinde kendisinin olduğunu düşünür. Dolayısıyla bitmek tükenmek bilmeyen istekleri vardır.

Yapılan bir deneyde anaokulu çağında bir grup çocuk, ayrı ayrı odalara alınmış. Önlerine çok sevdikleri bir tatlı konulmuş. Kendileriyle konuşularak belli bir süre odada, önlerinde tatlıyla yalnız bırakılmış. Süre doluncaya kadar yemedikleri takdirde iki tane verileceği anlatılmış. Süre dolduktan sonra yemeden bekleyebilen çocuklara ikinci bir tatlı verilerek ödüllendirilmişler. Sonrasında bu çocuklar gözlemlenmiş. Eğitim hayatında beklemeyi bilen ve isteklerini erteleyebilen çocukların daha başarılı oldukları görülmüş.

İrade kar ve zararı, doğru ile yanlışı ayırt etmede etkilidir. Otobüste yaşlılara yer vermek; hala oynamak istiyorken bilgisayarın başından kalkabilmek; hatta çocukken tutulan tekne oruçları irade eğitiminin bir parçasıdır.

Gençlik dönemi de duyguların güçlü ve coşkulu olduğu bir dönemdir. Yasaklara başkaldırı ve asilik ön plana çıkar. Bu dönemin sağlıklı geçirilmesi çocukluk döneminde kazanılanlara bağlıdır. Eğer ölçüler sağlam verilmiş, iletişim kuvvetli kurulmuşsa; enerjinin değerlendirilebileceği uğraşlar kazandırılmışsa gençlik verimli bir dönemdir. En etkili ölçüler ise maneviyatla verilir. Sınırlar, helal ve haram çizgisinde öğretilir. Uzak ve yakın kar-zarar anlatılır. İnsan akıl, kalp ve ruhu ihmal edilmeden yetiştirilir. Her yönüyle eğitim verilirse iradesini doğru kullanır. Hem dünya hem ahreti için doğruyu seçer.

Yetişkinlik döneminde hayat tecrübesi de girer işin içine. Fakat tecrübe; sağlam mantık, kuvvetli irade varsa bir anlam ifade eder.

İradenin önünde bazı engeller vardır her dönemde. Bunları tanımak ve tedbirini almak gerekir.

İnsan rahatı sever. Hem dünya hem ahret kazancı için ise terlemek gerekir. Bunun için hoşuna gitmeyecek işler yapmak gerekir. Canı dinlenmek isterken kalkıp namaz kılmak; herkes eğlenirken ders çalışmak; televizyonun başında oturmak varken sosyal çalışmalara katılmak, ihtiyaç sahipleriyle ilgilenmek hep rahatı kaçıran fakat uzun vadede kazandıran işlerdir. Bu durumda “Dünyanın zevk ve eğlence yeri olmadığını; insanın dünyada bir yolcu gibi olması gerektiğini düşünmek gerekir.”

Şöhret, makam arzusu… Şöhret, insanın bir şeye düşkünlük göstermesidir. Yani, duyguların çizgileri zorlamasıdır.  İnsanların kendisine nasıl baktığını önemser ve kendisinden övgüyle bahsedilmesini ister. Bu da bazı gerçekleri görmenin ve savunmanın önüne geçebilir. “El alem ne der; benim bir saygınlığım var…”düşünceleri bir engeldir. Burada: “Allah’a isyan olan yerde kula itaat yoktur. İtaat ancak meşru olanadır.” Hadis-i Şerifi mucibince hareket etmek gerekir. Bunun için de kuvvetli irade gereklidir.

Yeme, içme gibi bedeni arzular da bir engeldir. Büyüklerin hayatına baktığımızda reçetesi “az yemek, az konuşmak, az uyumak.” tır. Bu da iradeyle olur.

İradenin karşısında bir başka direnç de gururdur. Gururlu insanda akıl ve kalbin irade üzerindeki etkisi zayıftır. Tedavisi tevazudur. Fakat kişi kendisi istemeden bu tedavi uygulanamaz. Onun için erken yaşlarda verilmesi, iradeyi kuvvetli kılar.Tevazu sahibi insan, başkalarının sahip olduklarını önemser. Onlardan istifade eder. “Herkes yahşi ben yavan, herkes buğday ben saman” der ve benlik duygusunu kontrol altında tutacak iradeye sahip olur.

İradeyi zorlayacak bir başka etken korkudur.  Korkuyu tedavi edecek en önemli dayanak, imandır. İmandan kaynaklanan tevekkül ve teslimiyet insanı yüceltir.  Nitekim hadis-i şerifte, “Allah’tan korkmayan her şeyden korkar.” denilmektedir. İşte iradenin güçlü olabilmesi ve gücü yeten durumlara karşı da adımlar atabilmesi ancak güçlü bir imanla mümkündür.

Görüldüğü üzere yetişkinlik döneminde dahi insan, iradesiyle doğru ile yanlış arasında tercih mücadelesindedir. Dünya imtihanını cüz’i iradenin hakkını verenler kazanacaktır. İnsan Kur’an-ı Kerim’in muhteviyatını iyi bilecek; defalarca okuyarak özüne erecektir.  “Ayaklı Kur’an-ı Kerim” olarak tabir edilen Efendimiz(s.a.v.)in hayatına vakıf olacak; duruşunu bilecek ve sünnetini yaşayarak çağımızda Onu aramızda yaşatacaktır. “Sünnetimi ihya edene yüz şehir sevabı vardır” müjdesine nail olmak için de birçok etkenle mücadele etmek gereceğinden çelik gibi bir irade gereklidir. Bu da çocukluktan itibaren gerek sosyal adab, gerek kişisel başarının anahtarı olarak sunulacak hedeflerle verilecek irade eğitimiyle olacaktır. Maneviyatla desteklenecek bu eğitim, yaratılışın özünü kavrayarak muvaffak olur. Yeryüzüne halife olarak gönderilen insan amacını unutur ve iradesini kullanmazsa “esfeli safilin”; amacını unutmaz ve iradeli olursa “eşrefi mahlûkat” olur.

 Zübeyde Bayer

 

(1) “İrade Gücü ve Öz-Disiplinin Sırları” , Yazar: Remez Sason Çeviri: Selvihan Kurt
(2) “İrade Gücü ve Öz-Disiplinin Sırları” , Yazar: Remez Sason Çeviri: Selvihan Kurt