25 Nisan 2024 / 16 Şevval 1445

Ya Rasulallah

Sen sevgini hep izhar ettin, biz ise bilincimizin derinliklerine sakladık senin muhabbetini. Prizmalardan geçirdiler beynimizi, gönül toprağımız daha biz doğmadan hacizli. Ama sen içimizde buhur gibi yürümektesin. Yakamıza senden başka –sözde- güller taktılar. Yürek yalnızlığımıza kimseler sancak dikemedi.

Çığlıklar atan ateş uyarıyor bizi. Gökte ay ihtiyarladı. Dünyanın beli içine çöktü. Yer sarsıldıkça sarsıldı. Koşuşturmacalarımız arasında bir tek sevdakar adın kaldı. MUHAMMET!

Rüyalarımızı cemalin değil, geniş evler, arabalar süsledi. Aldığımız biletler bizi doğduğun, büyüdüğün, dişini kırdığın, yorulduğun topraklardan başka adreslere götürdü. Hepimizin evlerinde Ebu Cehil ler elleri kuruyası Ebu Lehep ler kesintisiz yayın yapıyor. Senin getirdiğin nizamla dünyanın tüm kötüleri uğraşıyor. Sana edilen hakaretlere sessiz kalıyor, senin kerih gördüğün şeyleri dost ediniyoruz. Yasak koyduğun ortamlara gitmiyor da evimizin içine getiriyoruz.

Kovboy çizmeleri çiğnenmedik Müslüman hanesi bırakmadı. Aç kurtların ağzı açık kaldı akıtılan kanlardan Bosna da çocuklar artık yalnız. Annelerinin sürüklenerek nereye götürüldüğünü utançlarından soramadılar bile. Cesaretini sapan taşlarına yerleştiriyor Filistin de öksüzler… Sensizlik dünyanın dengesini bozdu. Gönüllerimize kırağı düştü, buz kesildik.

Dışarıda sensiz nisanlar pazartesiler duruyor, biz ise çaresizlikten, kimsesizlikten birer hurdayız şimdi. Sen yine binlerce gül olursun hep bu mevsim. Muhabbetle ışırsın gönüllerde. Gözlerimizden anlarsın arzuhalimizi.

Ve bir gün saati geldi fecir attı.
Dağlar paramparça oldu.
Gök yarıldı güneş dürüldü
Yer şiddetle sallandı

Küçük bebeklerin saçlarını ağartan bir ses kâinatı birbirine kattı. Sadece acı ve gözyaşı vardı. Birtakım yüzler, yüzlerimiz toza toprağa bulaştı. Verilen mühlet tanınan süre bitti. Sırların açığa çıkacağı günün tam ortasındayız. Zahmetli, tedirgin bir bekleyiş, çırılçıplak kapkara, kalabalıkta ama yalnız. Güneş bir arşın boyunca yakınımızda.

Seni arıyoruz Ey Allah’ın Resulü! Bu insanlar kim? Çirkinlik içinde bir topluluk. Seni bulamıyoruz Ya Resulallah. Fakat nurun buradan gözükmekte, herkes birbirini itip kakıyor. Ne kadar da uzağındayız Ya Nebii. Bir tebessüm de mi etmeyeceksin? Sol tarafımızdan verilen bu kitapta neyin nesi? Nedir bu dehşetli manzara.

Sicim sicim terlerle uyanırken bu rüyadan nedametle yalvarıyoruz Ya hayra şefial müznibiyn. Vuslatına sözlendik, bekliyoruz himmetini. Aşkına mazhar et bizi. Yine bize tarağın dişleri gibi bütün insanların eşit olduğunu öğret. Cahiliye karanlığında bırakma bizleri. İçimizdeki çöllere bir gamzelik rüzgarın yetecek. Şiir miydin yoksa Süreyya ışığı.

Yine Mekke de gölge ol. Gecelerimizi götür, güneşi ol gündüzlerimizin. Buluşalım seninle bir tavaf vakti Kâbe’nin siyah parlaklığında. Yeryüzünün taktığı semavi bir mücevher gibi yükselirken ikindi zamanı. Yüzün yine insanların bir meleğin ona fısıldadığın söylediği yere dönük olsun. Ağulu bir hançer saplamakta idraklere sensizlik.

Yoksa bizler cennetin yamaçları ve nehirleri elimizin altındayken gayya çukurlarına mı yöneldik? Binbir türlü nimetler dururken midelerimizi irin ve kaynar su ile mi doldurduk?

Ey hulasa-i mevcudat yıldızlar üşümekte yokluğundan. Bir kez daha elimizden tut.
Dağlar paramparça olmadan
Uçuşan tozlar haline gelmeden yeryüzü
Yıldızlar dökülmeden
Güneş dürülüp ışığı gitmeden
Denizler kaynatılmadan
Toprağa gömülen kız çocuğuna sorulmadan
Bir takım yüzler toza toprağa bulaşmadan
Amel defterleri açılmadan
Cehennem alevlendirilmeden
İnfitar dan önce Tekvir den evvel

Ümmetim diyebilecek misin? Seni biz de kimsesiz bıraktık. Ne olur bulunduğun Makam-ı Mahmut’tan bize dua et.
Seni hakkıyla sevebilmemiz için Ya Emir
Anamızı babamızı sana feda edebilmemiz için Ya Münir
Senin sevdalın nesiller yetiştirebilmemiz için Ya Ahmet
Allah’ın rızası için Ya Mustafa
Cennet için, cemal için, vuslat için Ya Haris

Bizi tenhalarda bırakma çünkü sen Nur-u Mübinsin. Öyle ki sendeki iyilik ve güzellik cevheri kimseyle bölüşülmemiştir. Öyle ki senin faziletinin ve kemalinin hududu yoktur. Vefasızlık çamuruna saplandığımız için bizi bağışla. Utanç içindeyiz. Açlık sebebiyle iç organlarının şikayetini dindirmek için karnına taş bağlamıştın. Fakat biz; Ne mutlu O Gariplere… Sıfatını beğenmedik. Aziz olmak istedik. Şimdi ise zelil ve perişanız. Örümceklerden bile öğrenemedik gerçek sevgiyi.

Ey sahip olduğu rütbelerin miktarı çok büyük olan. Ey ibret alan için büyük mucize ve ganimet bilen için büyük nimet olan. Arşın nuru, Nebilerin sonuncusu. Evvelin ve ahirin efendisi salat ve selam sana olsun
Kevserin başında buluşmak ümidiyle…