29 Mart 2024 / 19 Ramazan 1445

Tefsir Usûlü 6 – Vahiy ile İlgili Bazı Terimler*

Efendimiz as’a çeşitli mekânlarda, zamanlarda ve şartlarda vahiy nazil olmuştur. Bu durumlar tefsir ilminde bazı terimlerle ifade edilir:

el-Hadari (الحضري) : Efendimiz as. seferde veya misafirlikte bulunmadığı, mukim (yerleşik) zamanlarda inen vahye verilen isimdir. Kur’an-ı Kerim ayetlerinin çoğu bu gruptandır.

es-Seferi (السفرى) : Efendimiz as. seferde, savaşta veya yolculukta iken nazil olan vahye verilen isimdir. Mesela; “…(İhramlı iken câhiliye döneminde olduğu gibi) evlere arkalarından girmeniz iyi ve erdemli olmak değildir…” (Bakara S. 189) ayeti Hudeybiye Umresi’nde nazil olmuştur.  “…Bugün dininizi (hükümleriyle) kemâle erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak (hayat tarzı olan) İslâm’ı beğenip seçtim…” (Maide S. 3) ayeti Veda Haccı’nda nazil olmuştur.

en-Nehari (النهارى) : Gündüz nazil olan ayetlere verilen isimdir. Hz. Aişe ra annemizin, Kur’an’ın çoğunun gündüz vakti nazil olduğuna dair rivayetleri vardır.

el-Leyli (الليلى) : Gece vaktinde nazil olan ayetlere verilen isimdir. Mesela; kıblenin değiştirilmesi ile ilgili Bakara Suresi’nin 144. ayeti Kuba Mescidi’nde sabah namazı kılındığı esnada vahyedilmiştir. Al-i İmran Suresi’nin sonunun, Fetih Suresi’nin ilk ayetlerinin, Hac Suresi’nin ilk kısmının ve Kasas Suresi 56. ayetin gece nazil olduğu rivayet edilmiştir.

es-Sayfi (الصيفى) : Yaz mevsiminde nazil olan ayetlere bu isim verilmiştir. Mesela; Nisa Suresi’nin 176. ayeti ve Tebuk Gazvesi esnasında inen ayetler (Bkn.Tevbe  Suresi) yazın nazil olmuştur.

eş-Şitai ( الشتاءى) : Kış mevsiminde nazil olan ayetlere verilen isimdir. Mesela; Nur Suresi’nin 11-26. ayetleri, Hendek Gazvesi’ni anlatan ayetler (Bkn. Ahzab Suresi) kış mevsiminde nazil olmuştur.

el-Firaşi (الفراشى) : Efendimiz as yatağında iken nazil olan ayetlere verilen isimdir. Maide Suresi 67. ayet, Efendimiz as Ümmü Seleme ra’ın yanında iken yatağında nazil olmuştur.

en-Nevmi ( النومى) : Efendimiz as uykuda iken nazil olan vahye verilen isimdir. Kevser Suresi böyle nazil olmuştur.

el-Ardi (العرضى) : Peygamber as yeryüzünde iken nazil olan ayetlere denir. Kur’an-ı Kerim’in hemen hepsi arzi’dir.

es-Semai (السماءي) : Peygamber as semada iken nazil olan ayete denir. Sadece Bakara Suresi’nin 285 ve 286. ayeti semai ayettir ve miraçta iken nazil olmuştur.

el-Mekki (المك٘ى) : Zamanı esas alan görüşe göre hicretten önce nazil olan ayetlere verilen isimdir. Genel kabul gören görüş budur. Bir başka görüşe göre de mekân esas alınmış, Mekke ve civarında nazil olan ayetlere bu isim verilmiştir. Farklı bir görüş de ayetlerin muhatapları dikkate alınarak gelişmiştir. Buna göre de Mekkelilere hitap eden ayetler Mekki kabul edilir.

el-Medeni (المدنى) : Genel olarak kabul edilen görüşe göre hicretten sonra nazil olan ayetlere verilen isimdir. Mekânı dikkate alan görüşe göre Medine ve civarında nazil olan ayetlere bu isim verilmiştir. Muhatabı dikkate alan görüşe göre de Medinelilere hitap eden ayetlere verilen isimdir.

Mekki ve Medeni ayetlerle ilgili “sure” konusunda ayrıntılı bilgi verilecektir.

Vahiy Kâtipleri ve Kur’ân’ın Muhafazası *

Kur’an-ı Kerim’in vahyolduğu ilk günlerden itibaren, Efendimiz as, vahiy kâtipleri edinmişti. Bunların sayısı, 40’a kadar ulaşır.

İbn Hacer, Mekke’de ilk vahiy kâtibinin Abdullah b. Sa’d b. Ebi Sarh ra olduğunu rivayet eder. Medine’de ise ilk vahiy kâtibi Ubey b. Ka’b ra’dır. Sonrasında da daimi olarak Zeyd b. Sabit ra vahiy kâtipliği yapmıştır.

Eserlerde geçen diğer vahiy kâtiplerinin isimleri de şöyledir: Ali b. Ebi Talib, Osman b. Affan, Amr b. As, Muaviye, Şurahbil b. Hasene, el-Mugire b. Şureybe, Muaz b. Cebel, Hanzala b. er-Rabi’, Cehm b. es-Salt, el-Hüseyn en-Nemeri (r.anhüm).

Şu meşhur şahsiyetler de vahiy kâtipliği yapmıştır: Ebu Bekr, Ömer b. el-Hattab, Zübeyr b. el-Avvam, Amir b. Fuheyre, Eban b. Said,  Abdullah b. Erkam, Sabit b. Kays, Abdullah b. Zeyd, Halid b. Velid, el-Ala b. el-Hadrami, Abdullah b. Ravaha, Huzeyfe b. el-Yaman, Muhammed b. el-Mesleme… (r.anhüm)

Kur’an-ı Kerim, sayfalara yazılmıştı. Ancak bu sayfalar, bugün anladığımız kâğıttan daha farklı, o dönemde üzerine yazı yazmaya alışılagelmiş olan malzemelerdir. Bunlar hurma dalları, ince beyaz taşlar, kürek kemikleri, işlenmemiş deri gibi şeylerdir. Zeyd b. Sabit’ten gelen bir rivayette [1] bez parçalarına da yazıldığını anlıyoruz.

Kur’an-ı Kerim, vahiy kâtipleri vasıtasıyla yazılıyor ve korunmuş oluyordu. Ancak muhafaza yolu sadece yazmak değildi. İnen her ayet ezbere alınıyor ve birçok kişi tarafından da zihinlerde muhafaza ediliyordu. Ayrıca Efendimiz as Ramazan gecelerinde, Kur’an’ı Cebrail as’a arzederdi. [2] Bir hadis-i şerifte şöyle geçer: “Cibril as her sene Peygamber as ile karşılıklı olarak Kur’an’ı birbirlerine arz ederler, son senesinde bu arz iki defa yapılmıştır.”[3]

*Yazının hazırlanmasında Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu’nun Tefsir Usûlü kitabından yararlanılmıştır.

[1] Müsnedu Ahmed 5.c, 185.

[2] Sahihu’l-Buhari, 3.c, 35; Sahihu Muslim, 4.c, 1803.

[3] Sahihu Muslim, 4.c, 1904-1905.