- Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.”[1]
- Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallalllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”[2]
- Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.”[3]
- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Âdemoğlunun her amelinin sevabı on mislinden yedi yüze kadar katlanır. Allah buyurdu ki: “Ancak oruç müstesna. Çünkü o benim içindir; onun mükâfatını ancak ben vereceğim. Çünkü o, şehvetini ve yemesini sırf benim için terk ediyor. Oruçlunun iki sevinci vardır: Birinci sevinç, iftar ettiği zaman, ikinci sevinç de Rabbine kavuştuğu zamandır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.”[4]
- Ebû Ubeyde radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.”(Mu’cemu’l-Evsat’ta şu ek vardır: Denildi ki: “Onu ne ile zedeler?” “Yalan ve gıybetle” buyurdu.[5]
- Ukbe bin Âmir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Kim Allah yolunda bir gün oruç tutarsa Allah onu cehennemden yüz yıllık mesafe uzaklaştırır.”[6]
- Utbe bin Abdillah es-Sülemî radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Kim Allah yolunda farz orucu olarak bir gün oruç tutarsa Allah, onu cehennemden, yerler ve gökler arasındaki mesafe kadar uzaklaştırır. Kim de bir gün nafile olarak oruç tutarsa, Allah ondan cehennemi gök arası kadar mesafe uzaklaştırır.”[7]
- Sehl bin Sa’d radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Cennette Reyyân adında bir kapı vardır. Bu kapıdan oruçlular çağırılır. Kim oruçlulardan ise oraya girer, giren ise asla susamaz.”[8]
- Zeyd bin Hâlid radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun ecri gibi —oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeden—ecir alır.”[9]
- Tirmizî’de yer alan bir rivayette:
“Ramazanın ilk gecesi olduğu zaman, Cehennem kapıları kapanır, onun hiçbir kapısı açılmaz. Cennet kapıları açılır, o kapılardan hiçbiri kapanmaz. Münâdi şöyle seslenir:
Ey hayır isteyen gel, koş! Ey şer isteyen, (Kötülüklere karşı) kendini tut!” O ayda Allah’ın cehennemden azatlıları vardır. Bu, Ramazan bitinceye dek her gece vâki olur.”[10]
- Enes radiyallahu anh’dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’e sordular: “Ramazan’dan sonra hangi oruç üstündür?”Cevap verdi: “Ramazan’a tazim etmek için Şa’bân (ayında tutulan) oruç.””Hangi sadaka (zekât) efdaldir.””Ramazan da verilen sadaka (zekât) efdaldir” buyurdu.[11]
- Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah yolunda çift sadaka veren kimse, cennetin muhtelif kapılarından, ‘Ey Allah’ın (sevgili) kulu! Burada hayır ve bereket vardır’, diye çağırılır. Sürekli namaz kılanlar namaz kapısından, mücahidler cihad kapısından, oruçlular reyyân kapısından, sadaka vermeyi sevenler de sadaka kapısından (cennete girmeye) davet edilirler.”Ebû Bekir radıyallahu anh:- Anam babam sana kurban olsun ey Allah’ın Resulü! Gerçi bu kapıların birinden çağrılan kimsenin diğer kapılardan çağırılmaya ihtiyacı yoktur ama bu kapıların hepsinden birden çağrılacak kimseler de var mıdır? dedi.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:- “Evet, vardır. Senin de o bahtiyârlardan olacağını ümit ederim” buyurdu.[12]
- Enes radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sahur yapınız, zira sahurda bolluk-bereket vardır.”[13]
- Amr İbnu’l-Âs radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bizim orucumuz ile Ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli fark sahur yemeğidir.”[14]
- Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki:
“Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Kullarımın bana en sevgili olanı, oruç açmakta acele davranandır.”[15]
- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Her kim ruhsatsız ve hasta olmadığı halde Ramazan’da oruç tutmazsa, bir sene oruç tutsa bile onun (sevabını) elde edemez.”[16]
- Sahâbeden Selmân İbni Âmir ed-Dabbî radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herhangi biriniz iftar etmek istediği zaman orucunu hurma ile açsın. Hurma bulamazsa, su ile iftar etsin. Su temizdir.”[17]
- Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbiriniz, oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa, ‘ben oruçluyum desin’ ”[18]
- Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.”[19]
- Ümmü Umâre el-Ensâriyye radıyallahu anhâ‘dan nakledildiğine göre
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir gün Ümmü Umâre’nin evini teşrif etti. O da hemen Resûl-i Ekrem’e yemek ikram etti. Hz. Peygamber:
– “Buyur, sen de ye!” teklifinde bulundu. Ümmü Umâre:
– Ben oruçluyum, dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Oruçlu bir kimsenin yanında yemek yiyenler yemeği bitirinceye kadar melekler o oruçluya dua ederler.”Hz. Peygamber bazen de “Yemek yiyenler doyuncaya kadar…” derdi.[20]
- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Kim oruçlu iken unutup yer, içerse orucunu tamamlasın. Çünkü Allah ona yedirmiş ve içirmiştir.”[21]
- Enes radıyallahu anh‘den nakledildiğine göre
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, bir gün Sa’d İbni Ubâde’nin yanına geldi. Sa’d derhal bir parça ekmek ve zeytin çıkarıp Resûlullah’a ikram etti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bunları yedikten sonra ona şöyle dua etti:”Evinizde hep oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyiler yesin, melekler de duacınız olsun.”[22]
- Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ramazanın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”[23]
- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Nice oruçlu kimseler vardır ki oruçtan nasibi, sadece açlık ve susuzluktur. Nice gece namaz kılan vardır ki, hazzı sadece uykusuzluktur.”[24]
- Süleyman radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Kim helâlinden oruçlu bir kimseyi yedirir, içirirse, melekler bütün Ramazan saatlerinde onun için istiğfar ederler. Cibril ise Kadir gecesinde onun için Allah’tan mağfiret diler.”
Bezzâr şu ilaveyi yaptı: “Gözyaşları ve kalp yumuşaklığı ile rızıklandırlır.”
Dedim ki: “Oruçluya yedirecek bir şeyi soksa.”
“Bir parça ekmek, bir tadımlık süt, bir yudum su da mı bulamaz?”[25]
- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Biriniz davet edildiği zaman icabet etsin. Oruçlu değilse yesin, oruçlu ise dua etsin.” (Râvi) Hişâm dedi ki: “Hadisteki «felyusalli», («namaz kılsın» değil) «dua etsin» demektir.”[26]
- İbn Ömer radiyallahu anh’dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iftar ettiği zaman şöyle derdi: “Susuzluk gitti, damarlar serinlendi ve inşaallah sevabı da kesinleşti.” [27]
- Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Kadir gecesini değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.”[28]
- Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre,
bir grup sahâbî, rüyalarında Kadir gecesinin ramazan’ın son yedi gecesinde olduğunu görmüşler (ve bunu Hz. Peygamber’e bildirmişler)di. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:- “Kadir gecesi ile ilgili rüyalarınızın, ramazanın son yedi gecesi üzerinde toplandığını görüyorum. O halde Kadir gecesini arayan onu ramazanın son yedi gecesinde arasın!”[29]
- Âişe radıyallahu anhâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kadir gecesini ramazan’ın son on günündeki tek gecelerde arayın!”[30]
- Yine Âişe radıyallahu anhâ‘dan rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ramazanda diğer aylardan daha fazla (kulluk yapmaya) çalışırdı. Ramazanın son on gününde de ramazanın öteki günlerinden daha fazla ibadet ederdi.[31]
- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e Kadir gecesi hakkında sordular. Cevaben şöyle buyurdu:
“O, bütün Ramazan’in içindedir.”[32]
- Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
– Ey Allah’ın Resulü! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim? diye sordum.
– “Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla! diye dua et” buyurdu.[33]
- Âişe radiyallahu anhâ’dan:
“Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ölünceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girerdi. Ondan sonra hanımları da itikâfa girdiler.”[34]
- Enes radiyallahu anh’dan:
“Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, her sene Ramazan’in son on gününde itikâfa girerdi, bir sene girmedi; ertesi sene yirmi gün itikâfa girdi.”[35]
- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Gecelerde bir saat vardır ki o saate kim rastlayıp da Allah’tan bir şey isterse mutlaka Allah ona isteğini verir. Bu isteği ister dünya ile ilgili olsun ister âhiretle fark etmez. Bu saat her gecededir.”[36]
- Âişe radiyallahu anhâ’dan:
“Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem”İtikâfa girmek istediğinde, sabah namazını kıldırır, sonra itikâf mahalline çekilirdi.”
Ayrıca onda şöyle geçer: “Sabah namazını kıldırınca çadırları gördü ve şöyle buyurdu: “Bir (iyilik) mi istiyorlar?” Sonra kendi çadırının kaldırılmasını emretti. Ondan sonra Ramazan’da itikâfı bıraktı, nihayet Şevvâl’in son on gününde itikâfa girdi.”[37]
- Enes radiyallahu anh’dan:
Ramazan ayı girdi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: “Bu ay gelip çattı. Onun içinde bin aydan hayırlı olan bir gece vardır. Kim onun (bu gecenin) hayrından mahrum olursa bütün hayırlardan mahrum olmuş olur. Onun (bu gecenin) hayrından mahrum olan ancak saadetten payı olmayan kimsedir.”[38]
- Ebû Ümâme radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Her iftar zamanı Allah’ın azatlıları vardır.” [39]
- Zeyd İbni Hâlid el-Cühenî radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.”[40]
- وعن معاذ بن زهرة قال: بَلَغَنِي أَنَّ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إِذَا أَفْطَرَ قَالَ:”اَللّٰهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَعَلٰى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ Muâz bin Zühre radiyallahu anh’dan; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem iftar ederken, şöyle derdi:
“Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü (Allahım senin için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açtım)[41]
[1] Buhârî, Cihâd 36; Müslim, Sıyâm 167-168. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 3; Nesâî, Sıyâm 44,45; İbni Mâce, Sıyâm 34, Fiten 13
[2] Buhârî, Îmân 28, Savm 6; Müslim, Sıyâm 203, Müsâfirîn 175. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1, Savm 57; Tirmizî, Savm 1, Cennet 4; Nesâî, Sıyâm 39; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 2, 33
[3] Buhârî, Savm 5, Bed’ul-halk 11; Müslim, Sıyâm 1, 2, 4, 5
[4] Müslim,sıyam164; Nesaî, sıyam,42/3, 4,162-3; İbn-i Mâce,1638,3823; Buharî, savm,2,226; Ebû Davud,2363; Tirmizî,764;
[5] Nesâî, sîyâm,43,4,167
[6] Nesâî, siyâm,45/4, 4, 165-6
[7] Taberânî, Mu’cemu’I-Kebir’de leyyin bir isnadla.
[8] Buhârî, savm,4,226;Müslim, siyâm,166;Tirmîzî,765
[9] Tirmizî,807;İbn-i Mâce,1746
[10] Tirmizî,682; İbn-i Mâce,1642
[11] Tirmizî,663
[12] Buhârî, Savm 4, Cihâd 37, Bed’u’l-halk 9, Fezâilü ashâbi’n-Nebî 5; Müslim, Zekât 85, 86. Ayrıca bk.Tirmizî, Menâkıb 16; Nesâî, Zekât 1, Cihâd 20, Sıyâm 43
[13]Buhârî, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45. Ayrıca bk. Tirmizî, Savm 17; Nesâî, Sıyâm 18,19; İbni Mâce, Sıyâm 22
[14] Müslim, Sıyâm 46. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 15; Tirmizî, Savm 17; Nesâî, Sıyâm 27
[15] Tirmizî, Savm 13
[16] Tayâlisi,2540;Ebu Dâvud,2396-7;Tirmizi,723;İbn-i Mâce,1672
[17] Ebû Dâvûd, Savm 21; Tirmizî, Zekât 26, Savm 10. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sıyâm 25.
[18] Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163. Ayrıca bk. Nesâî, Sıyâm 42
[19] Buhârî, Savm 8, Edeb 51. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 25; Tirmizî, Savm 16; İbni Mâce, Sıyâm 21
[20] Tirmizî, Savm 66. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sıyâm 46
[21] Ebû Dâvud,2398;Tirmizî,721;Buhârî, savm,26,2,234;Müslim, siyâm,171
[22] Ebû Dâvûd, Et’ime 54. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sıyâm 45
[23] Buhârî, Îmân 37; Müslim, Müsâfirîn 173, 174. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Tirmizî, Savm 1; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 3, Savm 39, 40, Îmân 31, 32; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 3, 39, 40
[24] Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr’de.
[25] Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr’de.
[26] Müslim, siyâm,159; Ebû Dâvud,2461; Tirmizî,781
[27] Ebû Davud,2357;Nesâî, amelü’l yevm,299;Dârekutnî,2/185;el-Hakîm,1/422,Beyhakî,4/239
[28]Buhârî, Îmân 25, 27, 28, 35, Savm 6, Terâvih 1, Leyletü’l-kadr 1; Müslim, Müsâfirîn 173-176. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Tirmizî, Savm 1; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 3, Savm 39-40; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 2, 39
[29] Buhârî, Leyletü’l-kadr 2, Ta’bîr 8; Müslim, Sıyâm 205 -206. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 5; Tirmizî, Savm 71
[30] Buhârî, Leyletü’l-kadr 3
[31]Müslim, İ’tikâf 8. Ayrıca bk. Tirmizî, Savm 72; İbni Mâce, Sıyâm 57
[32] Ebû Davud,1387
[33] Tirmizî, Daavât 84. Ayrıca bk. İbni Mâce, Dua 5
[34] Buharî, i’tikaf,1/2,2/255;Müslim, siyâm,5/831;Ebû Dâvud,2462;Tirmizî,790
[35] Tirmizî,803
[36] Müslim, müsâfirîn,166-7
[37] Buhâri,Müslim,Ebû Davud,Tirmizi,
[38] İbn-i Mâce,1644
[39] Ahmed,5/256 ; Taberânî, Mu’cemu’I-Kebîr’de.
[40] Tirmizî, Savm 82. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 44; İbni Mâce, Sıyâm 45
[41] Ebu Dâvud,2358;Cem’ul Fevâid-Rudâni,2/375