16 Nisan 2024 / 7 Şevval 1445

Özel Gereksinimli Bireylerin Meslek Seçimi ve İstihdamı

Giriş ve Tanıtım

Topluma hizmet çalışmaları içinde dezavantajlı bireylere pozitif ayrımcılık ile yaklaşmak, özel gereksinimi olan bireylerin sorunlarını çözmek için gereklidir. Engelli bireylerin topluma katılmaları, meslek ve iş sahibi olmaları sağlanmalıdır. Fatih Sultan Mehmet, ‘

Hüner, bir şehir imar etmektir, o da yetmez orada yaşayanları mutlu edebilmektir.’ demiştir (Çağırıcı, L. 2016). Bu sözde belirtilen ‘mutluluk’ kavramı şüphesiz tüm bireylerin eşit haklarda yaşaması ilkesi ile sağlanabilir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23’e göre, ‘Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.’ Bu bağlamda çalışmak engelli bireyler için evrensel bir haktır. Ayrıca, Engelli Haklarına İlişkin Birleşmiş BM Sözleşmesinde, engellilerin başkalarıyla eşit haklara sahip olduğu belirtilmekte olup, bu sözleşmenin temel amacı, engelli bireylere fırsat eşitliği sağlamak, insan haklarını gerçekleştirmek ve bunu engelleyen unsurları ortadan kaldırmaktır. Engellilik kavramı şart ve koşullara göre artan ve azalan değişken bir kavramdır (Kınalı,G. 2020). Engellilerin sosyal yaşama katılımlarında birçok engel bulunmaktadır. Eşit ve adil çalışma haklarını elde edememek ve gerekli düzenlemelerin uygulanmaması belli başlı sorunları arasında gelmektedir. Ayrıca bu sorunlar gün geçtikçe ağırlıklarını hissettirmektedir. İşsizliğin engelli bireylerin yaşadıkları sorunları kat kat arttırdığı açıktır. Güncel çalışmalar genellikle, engelli bireylerin sahip olduğu istihdamın niteliğinden ziyade istihdamın gerçekleşip gerçekleşmemesi üzerine sürdürülmektedir (Kesgin, B. 2014). 2011 yılında gerçekleştirilen Nüfus ve Konut Araştırması’na göre en az bir engeli olan nüfusun işgücüne katılma oranı erkeklerde %35,4, kadınlarda %12,5, toplamda ise %22,1’dir (Bakanlığı, A. S. Ç. 2019). Bu bağlamda, engelli bireylerin BM Madde 23’de belirtilen işini serbestçe seçme, adil ve elverişli çalışma koşullarından uzakta olduğu görülmektedir. Bu veriler özellikle engelli kadınların istihdamında sorunlar olduğunu da ortaya koymaktadır. Bu çalışma koşullarının oluşmamasının nedenleri uzun bir süreçte ele alınmalıdır. Engelliğe neden olan durum doğuştan mı yoksa sonradan mı meydana geldi? Fiziksel, duyusal veya zihinsel engel ortaya çıktığında birey bir mesleğe sahip miydi? Bu soruların cevaplarına göre, eğer doğuştan gelen bir yeti yitimi söz konusu ise, aile ve eğitim sistemi yolu ile bireye destek sağlamak gereklidir. Hâlihazırda eğitimini tamamlamış ve bir meslek sahibi olan bireyin kaza veya hastalıklar neticesindeki yeti yitimi söz konusu ise bireyin fonksiyonel durumu tekrar değerlendirilmeli, öncelikle eski işine dönüp dönemeyeceği belirlenmeli, eğer bu mümkün değilse yeni bir uyum planı belirlenmelidir. Engelli bireyin istihdamı ile ilgili problemleri şu şekilde sıralayabiliriz: Bireyin kendisi-ailesi ve inançları, eğitim sistemi, fiziksel çevre, yasalar ve işverenler. Süreç içinde çoğunlukla bu konulardan birinde problem ile karşılaşılmaktadır.

Birey-Aile ve İnançlar

Toplumun tüm bireyleri için önemli olan çalışma hakkı, engelliler için, yaşadıkları topluma katılmada kilit rol oynamaktadır. Bir şey üretmek için bedensel ve zihinsel olarak çaba harcama  anlamına gelen çalışma, birey ve içinde yaşadığı toplum açısından çok önemli anlamlar içermektedir. Her şeyden önce bireyin güven içinde var olabilmesi, kendini gerçekleştirebilmesi ve varlığını sürdürebilmesi çalışmasına bağlıdır (Köksal, A (2010). Bu durumun engelli bireyler tarafından bilinmesi ve benimsenmesi öncelikle aile ve yakın çevrenin ona karşı yalnızca koruyucu ve yardım temelli olamayan aynı zamanda teşvik edici ve cesaretlendirici bir yaklaşım geliştirmesi ile mümkündür.  Bu tutum geliştirildiğinde bireyler eğitim ve meslek hayatlarında özgüvenli bir şekilde yer alabilir.

Toplumsal inanışlar ve kültür, engelli bireylere aile ve çevrenin yaklaşımını önemli ölçüde etkilemektedir. Kültürlerin özünde dinler, dinlerin özünde de Allah tasavvurları ve bu tasavvurlara göre şekillenen kader inançları vardır (Çoşkun, İ. 2016).  Engelliliğin önlenmesi veya engellerin azaltılmasında doğru kader anlayışı ve inancın etkisi büyüktür. Bu bağlamda, engelli birey ile birlikte ailesinin maneviyatının desteklenmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Engellilik konusunda önemli bir husus; bunları nasıl algılayacağımız, üstesinden nasıl geleceğimiz ve nasıl mücadele edeceğimizdir. Bu açıdan ‘imtihan’ kavramı engellilik, kötülük, acı ve felaketlere karşı önemli bir motivasyon kaynağıdır (Bulut, İ. 2016).

Eğitim Sistemi ve Fiziksel Çevre

En önemli duraklardan biri eğitim sistemidir. Özellikle doğuştan gelen veya meslek seçimi gerçekleşmeden oluşan engellilik durumlarında eğitim sisteminin bireyi ve ailesini yönlendirmesi gereklidir. Gelecekte uygulayamayacağı bir meslek ve ya meslek dalına bireyi yönlendirmek zaman kaybı ve başarısızlık ile sonuçlanacaktır. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı ile yerleşen engelli bireylerin öğrenim durumuna göre dağılımı verileri incelendiğinde %43 Ortaöğretim, %23 Lisans, %21 Önlisans, %12 İlköğretim mezunu oldukları görülür (Bakanlığı, A. S. Ç. 2019). Bu durum engelli bireylerin lisans eğitimi alabilme oranındaki azlığı ortaya koymaktadır. Bireyin lisans eğitimine kadar giden eğitim sürecindeki sorunlar da bu sonucun bir parçasıdır. Eğitim kurumlarında, özel gereksinimi olan öğrencileri değerlendirebilecek ve takip edecek uzmanlar bulunmalıdır. Mümkünse mesleki eğitime erken yaşlarda başlanmalıdır. Bazı örnekler verecek olursak, tekerlekli sandalye kullanan fakat zihinsel işlevlerinde hiçbir sıkıntısı olmayan bir öğrenci için bilgisayar mühendisliği, yazılım uzmanlığı, görsel iletişim tasarımı, dil konuşma terapistliği gibi sayısal alanlar; psikoloji ve tarih ve edebiyat gibi sosyal bilimler alanları, bankacılık, yatırım uzmanlığı ve el sanatları gibi meslek dalları çok uygun olabilirken, inşaat mühendisliği, fizyoterapistlik, hemşirelik gibi bedensel yükü ağır meslekler uygun olmayabilir. Bu noktada meslek seçiminde öğrencinin doğru meslek seçimine yönlendirilmesi onun için bir kayıp değil kazanç olacaktır. Diğer yandan işitme yeti-yitimi olan bireyler için kuaförlük, halı dokumacılığı, bahçıvanlık ve çiftçilik- tarım uygulamaları gibi mesleklerin üniversite öncesi dönemlerde dahi öğretilmeye başlandığı bilinmektedir. Görme yetisini kaybetmiş veya az gören bireyler ses sanatçısı, enstrümancı, santral görevlisi, vaiz ve müezzin olarak görev yapabilir.

Engelli bireylerin gerekli aile ve yakın çevre desteği almalarına ve eğitim süreçlerini geçip meslek sahibi olmalarına rağmen iş bulamamalarının veya istihdam edilememelerinin en büyük nedenlerinden biri işyerlerinde erişilebilirlik sorunlarıdır. Erişilebilirlik farklı bireysel ihtiyaçlara sahip bireylerin bir ürün ve ya çevreden eşit yararlanması anlamına gelir (Kınalı,G. 2020). Erişilebilirliği sağlamayan işyerleri kaza riskleri nedeni ile engelli bireylerin istihdamından kaçınabilir. Diğer yandan engelli bireyin üretim ve ya iş hızını düşüreceği endişesi yaygındır. Erişilebilir ortamlar sağlandığında bu kaygılar azalacaktır. Hali hazırda işverenler çoğunlukla tip-1 diyabet, epilepsi gibi dışarıdan fark edilmeyen engele sahip bireyleri tercih etmekte fakat ortopedik engeli bulunan, görme ve ya işitme yetersizliği bulunan bireyler çoğunlukla tercih edilememektedir. Diğer ifade edilmesinden kaçınılan durum ise engelli kadınların istihdam problemleridir. Kadınların istihdam sorunları ve çalışma hayatına katılımındaki problemler engelli kadınlar için de geçerlidir fakat engelli bir birey için aşılması daha güç olabilir. Engelli bireyin çalışma hayatına girmesi, topluma katılımındaki yegane araç olabilir, bu nedenle engelli kadınların istihdamı özellikle üzerine düşünülmesi gereken bir meseledir.

Yasal Düzenlemeler ve İşveren Tutumu

Çalışma hakkı, Anayasada belirlenmiş bir haktır. 4857 sayılı İş Kanunumuzda, Anayasa hükümleri doğrultusunda çalışma hayatında engelli bireyler için önemli haklar getirmiş olup ve onların toplum hayatına uyumunun sağlanmasına katkı yapmaktadır. Kanuna göre işverenler, elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları takdirde, kanunda öngörülen oranda engelli, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırmak zorundadır. İşyerinde çalışan işçi sayısına göre İş Kanunu kapsamına giren kamu işyerlerinde %4, özel sektör işyerlerinde ise %3 engelli çalıştırma yükümlülüğü söz konusudur. İş Kanununda işverenin engelli ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluğuna uymaması sonucunda idari para cezası dışında başka bir hukuki yaptırım öngörülmemiştir (Hüseyinli, N. vd. 2017).

İşverenler bakımından engelli istihdamı azlığı nedenleri ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalara göre; İşverenler engelli çalışanların genel çalışma temposunu yavaşlattıkları ve daha fazla iş kazasına yol açtıklarını, engelli çalışanlar için işyerinde yapılması gerekli olan özel düzenlemelerin pahalı olduğunu, gerektiğinde işten çıkarmanın ve disiplin cezası uygulanmasının zor olduğunu ve gerektiğinde aynı işyerinde farklı bir işe yönlendirme zorluğu bulunduğunu ifade etmektedirler. İş kanununda öngörülen engelli işçilerin yasal sisteme uygun biçimde işe alınıp çalıştırılmaları işverenlerden beklenen bir görevse de zaman zaman işverenlerin buna aykırı davranışlarıyla da karşılaşılmaktadır (Köksal, A 2010).

Sonuçlar ve Öneriler

Tüm bu bilgiler ışığında söyleyebiliriz ki, engelli bireylerin özellikle lisans seviyesinde eğitim alma oranı düşüktür, aynı zamanda ülkemizde kadın engelli istihdamında yeterli seviyeye gelinememiştir. Engelli bireylerin üniversite eğitimi almaları konusundaki problemler giderilmeli, engelli kadın öğrencilerin üniversite sınavlarına hazırlanmaları ve girmeleri meselesi üzerine çalışmalar yapılmalı ve doğru yönlendirilmeleri sağlanmalıdır. Engelli bireylerin meslek seçimleri ve istihdamları meselesi toplumsal inançlardan ayrılamaz bir konudur. Bu nedenle maneviyat boyutunu destekleyen çalışmalara ihtiyaç vardır. Engelli bireylerin istihdamında yasal düzenlemelerin uygulanmasındaki problemler takip edilerek yapıcı çözüm önerileri getirilmeli, işverenler bilinçlendirilmeli ve konunun önemi her ortamda vurgulanmalıdır. Engelli bireylerin doğru meslek seçimi, istihdamı ve topluma katılımlarının sağlanması öncelikli topluma hizmet alanı olarak benimsenmelidir.

Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Kınalı, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Kaynaklar

Çağırıcı, L. 2016, Açılış Konuşmaları, I. Uluslararası Engellilik ve Din Sempozyumu, 18-20 Kasım 2016, ISBN 978-605-9883-55-9, Sayfa 28.

Çoşkun, İ. 2016, Engellilik-Kader İlişkisi ve Genom Projesi ile Bu İlişkinin Geleceğine Dair Tartışmaların Değerlendirilmesi,  I. Uluslararası Engellilik ve Din Sempozyumu, 18-20 Kasım 2016, ISBN 978-605-9883-55-9, Sayfa 47-51.

Bulut, İ. 2016 Kader ve Kötülük Problemi Sarkacında Engellilik,   I. Uluslararası Engellilik ve Din Sempozyumu, 18-20 Kasım 2016, ISBN 978-605-9883-55-9, Sayfa 41.

Kesgin, B. 2014 Engellilere yönelik yerel sosyal politikalar. Çağdaş Yerel Yönetimler, 23(4), 1-15.

Kınalı, G. 2020, Rehabilitasyonda Evrensel Tasarım ve Herkes için Erişilebilirlik, İstanbul Tıp Kitabevi, Sayfa 1-2. ISBN: 9786257291057

Aile ve Sosyal Çalışma Bakanlığı, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni, 2019. https://ailevecalisma.gov.tr/media/9085/buelten-haziran2019-son.pdf257291057

Hüseyinli, N., Göçmen, S., & Nasibov, D. 2017, Çalışma Hayatında Engelli Haklarına İlişkin Yasal Düzenlemeler ve Engellilerin Haklara İlişkin Farkındalıkları. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi6(6), 138-152.

Köksal, A. 2010, Türkiye’de engelli istihdamı ve bir araştırma (Doctoral dissertation, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).