28 Mart 2024 / 18 Ramazan 1445

İyi Müslüman Olmak

İnsanın gözü, gönlü dünyaya döndü mü sevmiyor Allah, başına çeşitli belalar musallat ediyor ama ahirete döndü mü ne oluyor? Hem sevap kazanıyor hem de dünyalıktan mahrum kalmıyor. Gene dünyalık da oluyor, veriyor Allah. Dedelerimiz mesela Allah yolunda yola çıkmışlar, savaşlara girmişler, ölmek istemişler, şehit olmak istemişler; Allah koca koca kıtaları vermiş, diyarları vermiş. Herkesin imrendiği, kıskandığı yerleri vermiş Allah onlara; “Al kulum şu İstanbul’u.” buyurmuş. Parayla alabilir miyiz? Yani şu tarihî eserleri, bu güzel manzaralı yerleri, bu ovaları, bu dağları, ormanları parayla alabilir miyiz?

Biraz aramızda ihtilaf çıkmasaymış Viyana’yı da alacakmışız. Viyana’yı muhasara etmişiz. Katernberg tepesi üzerine Paşa hazretleri çadırını kurmuş, Viyana ayaklarımızın altında, çevirmişiz etrafını surların… Bir ihtilaf çıkmış, Kırım askerleri darılmışlar, 40 bin kişi kalkmış gitmiş; ihtilaf çıkmasaydı bitecekti iş. Onlar gittikten sonra tabi düşman gelmiş, yenilmişler… Birlik varken, Budapeşte’yi almışız, Belgrad vs.’de söz sahibi olmuşuz. Bavyera’ya gitmişiz, Essen taraflarında at oynatmışız. Allah’ın lütfuna bak, sen “öleceğim” diyorsun, Allah yaşatıyor. Dünya malı istemem” diyorsun, Allah mala gark ediyor. Allah’ın kanunu budur. Mal isterim diyorsun vermiyor. İstemeyince veriyor; isteyince alıyor. Sen, yolunda canımı veririm”, diyorsun, Allah ömür veriyor. Dünya istemem, aman eksik olsun fâni dünya, istemem” diyorsun, o zaman Allah fâni dünyayı veriyor.

Şu Topkapı Sarayı, tamamen yeşillikler arasında sade birtakım binalar. Yani şimdiki adamların Boğaziçi’nde yaptırdığı köşkler filan onlardan çok daha şatafatlı, o Revan Köşkü, Bağdat Köşkü bir oda, bir şey değil yani tek gözlü birer oda. Bir zamanlar, dünya buradan idare ediliyormuş, üç kıta buradan idare ediliyormuş, Topkapı Sarayı’ndan… Şimdi Amerika’da, Washington’da, Beyaz Saray’dan idare ediliyor. Bir zamanlar buradan idare ediliyormuş; sen Allah’a kulluk ederken, sen Allah’ın has mü’min kuluyken, dünya, Topkapı Sarayı’ndan idare ediliyor. Sen dünya ehli olduğun zaman, ehl-i dünya olduğun zaman, Allah yolundan döndüğün zaman, tam teslimiyeti kaybettiğin zaman, Allah her şeyi elinden alıyor, mahrum ediyor, mahkûm ediyor. Tersine; ters orantılı. Sen dünyaya kızdıkça dünya sana geliyor, sen dünyayı sevdikçe dünya senden kaçıyor. İyi Müslüman olmaktan başka çare yok. Aldatamazsın ki Rabbülâlemîn içini de biliyor, dışını da biliyor, aklını da biliyor; geçmişini de biliyor, geleceğini de öleceğini de biliyor, her şeyini biliyor.

Onun için Allah’a karşı teslimiyet sahibi olun, samimi olun. “Yâ Rabbi, ben sana iyi kulluk etmek istiyorum. Senin rızanı kazanmak istiyorum. Senin sevdiğin bir kul olmak istiyorum. Hayat hayırlıysa yaşat beni. Ölmem gerekiyorsa öldür beni. Canım feda olsun, malım feda olsun. Ömrüm feda olsun, işim feda olsun, her şeyim feda olsun, çoluk çocuğum feda olsun…” deyin. Yapabilir misin? İbrahim (as.) evlendi, bekledi, bekledi; erkek evlat yok. Hanımı da bekledi. Dualar ettiler, nihayet neden sonra İsmail (as.) gibi bir dünya güzeli evlat sahibi oldu, büyüdü, aklı başında, nurani, ileride peygamber olacak bir evlat. Pırıl pırıl bir evlat. “Hadi bakalım kes bunu yâ İbrahim. Kes bu evladının kafasını yâ İbrahim.” buyurdu, Allah! Sen kesebilir misin? Dinden imandan çıkar bu zamanın insanları, böyle zorlu bir imtihanda!

Tam teslim olmaktan başka çaremiz yok. Dünyaya meyletmeyeceğiz, para pul hesabı yapmayacağız. Aklı başında has Müslüman olacağız. Ya da kendimiz biliriz; başa geleceğe razı oluruz. İstersen ol, istersen olma. Allah’ın bize ihtiyacı yok. Bizim Rabbülâlemîn’e sonsuz ihtiyacımız var. Her an ihtiyacımız var.

İslâm bu; teslimiyet demek. Ya böyle Müslüman oluruz ya da bizim Müslümanlığımıza Müslümanlık denmez. Maalesef zamanede İslâm’ın özü gitmiştir sözü kalmıştır, aslı gitmiştir resmi kalmıştır. Çoğu insan böyle. Bugünün insanlarının çoğunda İslâm’ın sadece resmi kalmıştır. Bir İslâm var ama cılız, hareket yok. İslâm çiğneniyor, reaksiyon yok. Zalimler zulmünü icra ediyor, alçaklar cirit atıyor. Nerede Müslümanların babayiğitleri? Nerede Müslümanların adaletleri? Nerede Müslümanların tok sözlüleri? Yok. Yani: Müslümanlığın resmi kalmış.

Allah bizi kendisine tam teslim olanlardan eylesin, sahabe devri Müslümanı etsin, içimizde iman kavî olsun, Müslümanlık sağlam olsun. Müslümanlığın özü içimizden gidip de resmi dışımızda kalmasın. Şekli kalmasın. Bugünün insanı sözünde durmuyor, ahdine sadık değil, vaadine sadık değil, randevusuna sadık değil, borcuna sadık değil. Ne biçim Müslümanlık bu? Müslümanca yaşama olacak. Müslümanca muamele olacak. Allah’a teslim olan insanın her şeyi Müslümanca olacak. Çok kişilerinki Müslümanca değil. Derece derece Müslümanlıktan uzak!

Ya hepimiz Allah’a tam teslim oluruz, Allah’ın tam kulu oluruz ya da kulu olmamanın hem dünyada hem ahirette cezaları vardır, gelir başa geçer, Allah korusun. Bak günaha düşen sen misin? Ulemana kızan sen misin? Şöyle yapan sen misin? Al sana zalim idareci, al sana düşman, al sana kıtlık, al sana ceza, al sana bela… Nereden geliyor bunlar? Allah’tan geliyor. Niçin geliyor? Senin kusurundan dolayı Allah seni cezalandırıyor da ondan. Hâlbuki Allah’ın iyi bir kulu elini açtığı zaman şakır şakır yağmur yağıyor. Bak sevgili kulunun Allah nasıl duasını kabul ediyor. Musa’yı (as.) Firavun’dan nasıl kurtardı. İbrahim’i (as.) nasıl ateşte yaktırmadı. Sevgili kulu Peygamberini, nasıl öldürmeye gelen insanların arasından geçirdi de göstermedi. Nasıl muzaffer etti. Biz de Allah’ın sevgili kulu olsak Allah bize de yardım edecek. Allah’a tam teslim olsak her işimiz hayır olacak, iyi olacak.

İster hayır olsun, ister cevr olsun. Her ne olursa olsun, biz iyi Müslüman olmalıyız. Hastalık, sağlık hep insan için. Zenginlik, fakirlik, darlık bolluk insan için üzüntü sevinç insan için; bunlar imtihan. Bunlara sabredeceksin. Bunlara üzülmeyeceksin, bunlardan dolayı kızmayacaksın. Bunlardan dolayı raydan çıkmayacaksın. İnsan bir mü’min oldu mu ondan sonra sapasağlam durması lazım. Ama iyi mü’min olunca oluyor bu metanet! İyi mü’min olmak lazım… Haram yiyince olmuyor. Haram lokma yediniz mi isteseniz de olamazsınız. Lokmaya haram karışmaya başladı mı raydan çıkmaya başlar insan! Haram yedi mi hemen feyiz, bereket gider. Haramdan kendinizi koruyun. Sözünüze dikkat edin. İnsan bir sözden cehenneme yuvarlanır. Bir edepsizce söz söyler, bir yanlış söz söyler, bir imandan çıkartıcı, küfre götürücü söz söyler, ondan sonra ben ne yaptım da bana bu belalar geliyor filan… Anlayamaz sebebini.

Eğer siz Allah’a karşı güzel kulluk ederseniz Allah sizi mahrum bırakmaz aksine mükâfatlandırır, herhalde dünya ve ahiret hayrına erersiniz. İki cihanda aziz ve bahtiyar olursunuz.

* Prof. Dr. M. Es’ad Coşan (Rha)’ın Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri’nden alınmıştır. Haziran 1993