29 Mart 2024 / 19 Ramazan 1445

036. Vakıf Medeniyeti

Vakıf İnsan Olamamak

Vakıf insan olmak adanmışlıktır. Hakikatin esrarına vakıf olabilmektir. Sahip olduklarını, bir değer uğruna feda edebilmektir. Feda edilen şeyin ve adanmışlığın ne olduğundan ziyade ne için ve ne uğruna olduğudur meselenin özü. Bu sebeple önemli olan hayatını gerekçelendirmek ve niçin sorusuna cevap verebilmektir. Zira herkes her an bir şeyleri feda etmektedir; zamanını, malını, parasını, bedenini vb. neyi varsa!

Osmanlılarda Vakıf Geleneği

İslamiyet öncesi Uygurlar döneminde başlayan vakıf geleneği Türk- İslam Devletlerinde ve özellikle Osmanlılar döneminde olgunluk çağına ulaşmıştır.
Halka hizmetin Hakka hizmet olduğunun idrakinde olan ecdadımız vakıflar kurarak; servetini paylaşmayı mülkiyetini yaygınlaştırmayı esas almıştır.

Toplumsal Kuruluşların Gücü

Tarihi dikkatle izleyen, Avrupa ve Amerika ülkelerini gezen ve onların içyapılarını iyi tanıyan bir kimse Batılıların, toplumsal kuruluşlara ne kadar değer verdiklerini çok iyi bilir.
Toplumsal kuruluşlardan öncelikle, çeşitli bilimsel araştırma kurumlarını, uluslararası yardım teşkilatlarını, kilise örgütlerini, vakıfları, dernekleri… kastediyorum.

Himmeti Yüce Tutmak

“İnsanın kıymeti himmetiyle mütenasiptir.”, yani: Gayesi ne kadar yüksek, tasarladığı hayrı ne kadar geniş ve şümullü ise; makbul ve muteber bir hedefe müteveccih mesaisi, çalışma ve gayreti ne kadar çok ise değeri de o kadar fazla olur. Hz. Ali Efendimiz (kerremallahu vecheh), “Himmetin yüksek olması imandandır.” buyurmuş.

Editörden

Biz yaratandan ötürü yaratılanı severiz ve ona hizmeti ibadet biliriz. Sadece insana da değildir bu hizmet, canlı ve cansız her varlığa. Bir medeniyet olarak karşımıza çıkan vakıfların asıl amacı da bu olsa gerek.

Dünya ve Ahirette Baki Kalacak Ameller

“Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.”