19 Nisan 2024 / 10 Şevval 1445

Bir Nakış Gibi – Zilhicce

Bismihi Subhan;

Hicri aylar içinde en kıymetlisi hangisi deseler, söyleyecek tek bir cevap bulamam. Hepsi birbirinden kıymetli bu ayların, yine en kıymetlilerinden birine girdik: Zilhicce. Ne de güzel ismi var, göz nuru dökülmüş bir oya gibi; Zilhicce…

İsmi ile müsemma bir ay; Hac sahibi. İslamın beş şartından biri olan hac ibadetinin ifâ edildiği bu mübarek ayın başı da bereket ve af, ortası da bereket ve af, sonu da bereket ve af…

Zilhicce ile ilgili bize ulaşan pek çok müjdeli hadisi şerifle, bu ayın af sebeplerinden biri olduğunu biliyoruz. Zilhicce’nin, Kurban Bayramı’ndan önceki ilk dokuz günü Rasulullah’ın oruç tuttuğunu, özellikle arefe günü, yani hacıların arafatta vakfeye durduğu günün orucunu ısrarla tuttuğunu ve teşvik ettiğini ailesinden ve ashabdan nakledilen haberlerden öğreniyoruz…. Biz hacca giden Müslümanlara bakıp ne mutlu onlara diye iç geçirirken, aslında hakkımızda ikram edilmiş bir nimeti kaçırıyoruz. Madem “hac” İslam’ın beş şartından biri ve madem günü saati belli… Demek ki bu saatler ibadet saatleri. Sadece hacda olanlara değil, gönlü Arafat’ta olanlara da bir rahmet vesilesi… Oruç ise bu mübarek günlerdeki açığımızı tamamlayan çok kıymetli bir ibadet. Zira oruçlunun uykusu ibadet, suskunluğu zikir, amelleri iki kat sevaptır buyuruyor Peygamber Efendimiz sav. Zaten sünneti seniyye olan bu günlerin orucunu tutmakla, kulun Rabbine ilticası kuvvetleniyor. “Ben hacca gidemedim Ya Rabbi… Ama gönlüm elbette senin rızanı ister. Sen dilersen buradan da orada kazanılanı kazandırırsın.” demiş oluyor…

“Oruçlunun sevindiği iki an vardır. Biri iftar edeceğinde ikincisi de Rabbine kavuştuğunda. Çünkü her ibadetin bir mükafatı vardır, orucunki hariç. Çünkü orucunki Allah katındadır.” buyuruyor Rasullah sav.

Bu mübarek ayın girmesi ile başlayan oruçlara niyet edip, yüzünü duanın kabul makamı olan göklere çevirip, “Ey bu kulunun, bu mübarek günlerin ve kıymetli Zilhiccenin Rabbi olan Allah’ım… İşte ben… İşte orucum… Sen benim Rabbimsin. Gafletten, kıymet bilmezlikten, nasipsizlikten sana sığınırım. Beni de Arafat’ta topladıklarınla beraber affet. “ diyerek aslına dönse… Umulur ki ahseni takvime yaraşır bir hal ile Rabbine yönelmiş olur.

Kusurlarımızı düşündüğümüzde içimize bir hüzün, bir ümitsizlik çöker. Bize bahşedilen nimetleri düşündüğümüzde onların hakkını ödeyememenin mahcubiyeti, kulluğumuzda ve ibadetlerimizdeki kusurları görmenin mahcubiyeti sarar her yanımızı. Bu hallerin bir telafisidir Zilhicce ve oruçları. Nefsimize ağır gelen orucu en kolaylaştırılmış haliyle teklif edip karşılığında af ve mağfireti ikram eder Rahman olan Allah. Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifte arefe günü oruç tutan bir kişinin geçmiş ve gelecek sene olmak üzere iki sene oruç tutmuş gibi sevap kazanacağını haber veriyor. İki senelik oruç tutmanın zorluğunun yanında bu bir günlük arefe günü orucu, Allah-u Teala’nın bizlere karşı ne kadar merhametli olduğunun bir ifadesidir.

Kelamın hülasası… Bu mübarek ve bereketli günlerde af ve mağfiret bizim için bu kadar kolaylaştırılmışken gaflette ısrar etmemek akıl kârı olsa gerek. Şimdi bu günlerde birbirimizi teşvik etmeli, hayırlı işlerde yarışmalı, imani bir neşe içinde hamdü senalarla bu günleri şenlendirmeli, kestiğimiz kurbanlarla Allah’a kurbiyeti temin etmeliyiz. Bu ayın sonu geldiğinde de mübarek Muharrem ayının ilk günüyle beraber tutacağımız oruçla geçmiş elli yıllık günahlarımızı bağışlayacağını va’deden el-Ğaffar’a şükrümüzü eda etmeliyiz…

Bütün ameller ne kadar az görünse ne kadar kolay görünse de ancak o sevabı hakedenlere ikram edilir. Bu kolaylık kapısında bu sevapları hakedenlerden olabilme duasıyla Zilhicce’nin bu kuşatıcı ikliminde rahmet esintilerinden faydalanmamız ümidiyle…

Vesselam.

Melahat Güngör