23 Nisan 2024 / 14 Şevval 1445

Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (sav)

alemlere rahmet

Ol Resulu mücteba hem rahmeten lil âlemin
Bende medfundur deyu eflake fahreyler zemin.

O öyle bir Peygamber, öyle bir nebiyyi muhterem, Resulü mücteba ki, yeryüzü Rasulullah bendedir diye göklere öğünür deniyor şiirde.

O hidayet güneşi, Allah’ın elçisi, habibi, Mustafası, müctebası Peygamber efendimiz(sav)in gelişiyle, insanlık âlem hayat buldu. Kuran-ı Kerim’de: “Biz seni âlemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik. “ (21/107) buyruluyor.

İki cihan peygamberi âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O’nun rahmeti adaleti umumidir, geneldir,  sadece Müslümanlara mahsus değildir. Dünya da kâfir, mümin ve münafık herkese şamildir. Ahirette ise şefaati sadece müminlere mahsustur. Yüce Allah O’nun hürmetine önceki peygamberlerin ümmetleri gibi kâfirleri topluca helak etmemiş, azaplarını tehir etmiştir.

” O, hevadan konuşmaz, O’nun söylediği sözler vahiyden başkası değildir” (Necm/3-4) Peygamber efendimizden asla boş söz sadır olmamıştır. Ne söylediyse haktır ve gerçektir, Kuran’ı özünde yaşamış,  ashabını da vahyin ışığında eğitmiş terbiye etmiş, İslam futühatı bu şekilde gerçekleşmiştir.

İnsanlık Onun nuruyla aydınlanmış, küfrün cehaletin karanlıklarından kurtulmuştu. Cahiliyenin yerine sadece akılcı ve uygulanabilir bir din anlayışını tesis etmekle kalmamış, ayrıca bu anlayışa dayalı tam,  mükemmel bir kültür ve medeniyet meydana getirmişti. Oğullarımız için, kızlarımız için, kendimiz için lütfen emin olun bilmiş olun ki, yeni en son nizam, farkında olmasanız da hep orada kenarda mevcut idi.

O’nun gelişiyle insanlık âleminde büyük değişiklikler olmuş, putun yerini Allah inancı, küfrün yerini iman,  cehaletin yerini ilim, zulmün yerini adalet, karanlığın yerini nur, zilletin yerini izzet, ahlaksızlığın yerini güzel ahlak, ibadetsiziğin yerini ibadet, düşmanlığın yerini kardeşlik, tefrikanın yerini birlik, iffetsizliğin yerini iffet, tembelliğin yerini çalışkanlık, gaddarlığın yerini merhamet almıştır.

Peygamber efendimiz (sav)in gelişiyle paslanan kafalar aydınlanmış, kararan gönüller nurlanmış, solan yüzler açılmış, taşlaşan kalpler yumuşamış, öldürülen yavrular kurtulmuş, yolunu sapıtanlar hidayete ermiş, akan kanlar dinmiş, ilah diye tapılan putlar kırılmış, yoksullar kimsesizler himaye edilmişti.

Bayramda mahzun duran bir yetime “İster misin peygamber baban, Aişe annen, Fatıma kardeşin olsun” diyerek dünyanın en gıpta olunan çocuğu yapmıştı. Bir gazaya gidilirken yeni yavrulamış bir kedinin başına nöbetçi dikerek hayvanın zarar görmesini engellemiş, böylece değil sadece insanlık, O’nun merhametinden bütün mahlûkat nasiplenmiştir.

Melekler O’nunla iftihar etmiş, bütün mevcudat O’nun için yaratılmış, ailenin şerefi korunmuş, her türlü kötülük önlenmiş, hırsızlık, zina, kumar, içki, başkalarının hakkına göz dikme yasaklanmış; iman, ibadet, ilim, çalışkanlık emredilmiştir. İşte bütün bunlar, âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimiz hürmetine olmuştur.

Hz. peygamber (sav)in hayatı da, vefatı da rahmettir, şöyle buyuruyor: “Hayatım sizin için hayırlıdır vefatım da sizin için hayırlıdır. Amelleriniz bana sabah akşam gösterilir. Hayırlı olanlar için Allah’a hamd ederim, şer olanlar için de, size af ve mağfiret dilerim. ” buyurmuştur. (bezzar rivayet etmiştir.) Vefatıyla bile müminlere olan merhameti, rahmeti bitmemiş devam etmektedir.

“Allah’ın rahmeti sebebiyle onlara yumuşak davrandın.(3/159)Ayette belirtildiği üzere, Hz. peygamber,  ashabına sert ve kaba davransaydı, kendisinden ayrılacaklardı. Hâlbuki O’na uymak din, ayrılmak ise inkârdır. Yumuşak söz, kalplerde en etkili olan, cevap verilen sözdür. Onun için Allah (cc) peygamberlerine yumuşak söz söyleyin diye emir vermiştir. Fakat rıfk ve yumuşaklıkla muamele, Allah’ın hukukuna tecavüz etmiyorsa caizdir. Allah’ın hukukunu ihlale götürüyorsa caiz değildir denmiştir.

“Ey peygamber! İnkârcılara ve ikiyüzlülere sert davran.” (66/9)İfrat ve tefrit yerilmiştir. Aşırılık olumluda olsa olumsuzda olsa iyi karşılanmamıştır. Faziletli yol orta yoldur. Bundan dolayıdır ki Allah Teâla Hz.leri :”Böylece sizi, orta bir ümmet yaptık.” buyurmuştur.

Peygamber (sav)efendimizin her türlü kusurdan arınmış, her türlü güzelliklerle maddi manevi üstün vasıflarla donatılmış olması O’nun kâinatta en üstün dereceye, büyük değerlere layık ve sahib olduğunu göstermektedir. O peygamberlerin sonuncusudur. Er Rummani der ki: Peygamber(sav)ile insanların ıslah edilmesi sona erdirilmiştir. Onun ile ıslah olmayan kimsenin ıslah bulmasından yana ümit yoktur. O’nun nurlu yolunu bulamayanlara ne yazık!

“Andolsun ki, içinizden size öyle bir peygamber geldi ki sıkıntıya uğramanız O’na ağır gelir. Size düşkün,  müminlere şefkatli, merhametlidir.” (Tevbe/128) Allah-u Teala Hz.leri bu ayetlerde peygamberini kendi isimlerinden (Rauf, Rahim)’ le isimlendirmiştir. Başka hiçbir peygamberine bu isimleri vermemiştir. Onun merhameti sadece bu dünya hayatında değil, asıl manasıyla ahirette görülecektir. Onun şefaatiyle hesap başlayacak,  diğer peygamberlere de şahid olacaktır. Herkesin kendi nefsinin derdine düştüğü zamanda, O (sav) efendimiz “ Ümmeti, ümmeti “ diyerek ahirete bıraktığı duasını ümmeti lehine kullanacaktır.

Rasulullah (sav) efendimiz Uhud günü mübarek dişini kıran müşriklere beddua etmesini isteyen ashabına : “Ben rahmet peygamberiyim.” demiş ve şöyle dua etmişti: “Allah’ım, kavmimi hidayete erdir. Çünkü onlar bilmiyorlar.” Bu olay ve duadan (sav)efendimizin kıyamet günü ümmetine merhameti sebebiyle şefaat edeceği anlaşılmış olur. Bu hem dünyada hem ahirette ondan sudur etmiş bir lütuftur. Bu lütuf ve ihsan (sav) efendimiz bir rahmet olduğu için meydana gelmiştir.

Ümmetine merhameti o kadar fazla ki “Yarabbi! Ümmetimin hesabını benim önümde gör” diyerek şefkat ve merhamette doruk nokta olmuştur.

Abdullah ibni Ömer anlatıyor: Rasulü Ekrem (sav) ile birlikte bir gazaya gidiyorduk. Müslüman bir kavme uğradık. Bu arada bir kadın tandırını yakıyordu, yanında da küçücük yavrusu vardı. Tandır iyice alevlenip kızınca, kadın peygamber-i zişan’ın yanına geldi sordu :”Siz Allah Rasulü müsünüz?” “Evet” dediler. Kadın sevinçle:” Anam babam size feda olsun Ya Rasullullah, Allah merhamet edenlerin en merhametlisi değil mi?” dedi. Fahri Âlem (sav):” Evet öyledir ” buyurdu. Kadın tekrar dedi ki: “O halde Allah’ın merhameti, annenin evladına olan merhametinden daha üstün değil midir? “Evet, daha merhametlidir” buyurdu. Kadın:” Ey Allah’ın Rasulü, bir anne hiç bir zaman çocuğunu ateşe atmaz.” Bunun üzerine Rahmet peygamberi (sav) secdeye kapandı, sonra secdeden başını kaldırıp şöyle buyurdu: ” Allah kullarından ancak marıd, mütemarıd (şerir, fesad çıkaran, inatçı, hakkı inkar eden, asi)olup, La ilahe illallah demeyen kimseye azab eder.” (ibni Mace)

“Sana, razı oluncaya kadar, her dilediğini vereceğim.” ayeti Allah-u Teâlâ Hz.lerinin Peygamberine bütün ilimleri, üstünlükleri, ahkâm-ı İslamiyeyi, fetih ve zaferleri, kıyamette şefaat ve tecellileri ihsan edeceğini vaad etmektedir. Peygamber (sav) bu ayet geldiği zaman, Cebrail (as) a bakarak: “Ümmetimden birinin cehennemde kalmasına razı olmam” buyurmuştur. Önemli olan O’na ümmet olabilmekte, Allah’a layık kul olabilmekte… Bu örnekten yola çıkarak, kendimizi değiştirmeyi hayal eder ve bu hayali gerçekleştirebilirsek yani tevbeyi nasuh ile Hakka dönersek, dünya denen yer cennete döner… Rahmet peygamberi (sav) efendimiz de bizden bunu bekler.

Dünya neye sahipse,  onun vergisidir hep;

Medyun Ona cemiyet medyun Ona ferd.

Medyundur O masuma bütün bir beşeriyet,

Ya Rab,  bizi mahşerde bu ikrar ile haşret…

Nezahat Külekçi