29 Mart 2024 / 19 Ramazan 1445

15. Sayı / Editörden

unnamed

Bir göz ki onun olmaya ibret nazarında,
Ol sahibinin düşmanıdır başı üzerinde.   
(Niyazi Mısrî)

 Hatem-ül Esâm (ks) de “ İbret bilgiyi, zikir muhabbeti ve düşünce de Allah (C.C.) korkusunu çoğaltır.” ifadeleriyle kulluk bilincinde yaşamın bazı gereklerini bizlerle paylaşır.

“O, (düşünüp) öğüt almak isteyen veya şükretmek dileyenler için, gece ile gündüzü birbiri ardınca getirendir.” (Feyzü’l Furkan-Furkan Suresi-62) Ayet-i Celile’sinde olduğu gibi Rabbimiz düşünme ve tefekkür etme gereğini bildirir ve “Görmez misiniz?”, “İşitmez misiniz? ”, “Rabbinizin hangi nimetini yalanlarsınız? ” gibi ifadelerle farkındalığın kapılarını aralayıp kendimizi tanıyıp, Kendisine yönelmemiz gereğini belirtir.

“ Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün ‘birbiri ardınca gelip gitmesinde’ (ve uzayıp kısalmasında) akl-ı selîm sahipleri için (Allah’ın birliğine ve kudretine ait ibret verici) deliller vardır. “ (Al-i İmran Suresi-190)

(Akl-ı selîm, günahlarla veya tevhidi bozan şeylerle kirlenmemiş, vahiyle birleşen, buna göre düşünebilen, nefsin esiri olmayan akıl anlamındadır.)

Farkındalık deyince akla ilk olarak düşünme, algılama geliyor. Ancak gören gözümüz, işiten kulağımız her şeyi görüyor ve duyabiliyor mu? Gördüğü ve duyduğu gerçekten göründüğü gibi mi? Aşikâr gibi olan bazen hakikat olamayabiliyor!  Biz olayları nasıl algılıyoruz? Beynimiz bunu nasıl yorumluyor? Bu algılama şuurlu ise bilinçli ise ibret nazarı ile yapılıyor ise farkındalık yakalanır ve bu, bizi olumlu değişimlere götürecek bir farkındalıktır. İşte o zaman insanın kendine, eşyaya yani dünyaya ve Allah’a bakışı farklılaşacak. Bazen bir cümle bu farkındalığa sebep olacak, İbrahim Ethem’in sarayın damındaki adamın orada ne aradıkları sorusuna cevabı gibi: “ Bizim burada develerimizi aramamız saltanat tahtı üzerinde oturarak Allah’ı arayıp bulmayı ummandan daha şaşılacak bir davranış değildir. “

Düşünmeyen insan gaflete düşecektir. İnsan bir gaflete düşmeye görsün. Kıskançlığı azdıran, iyilikleri engelleyen, pişmanlıklara, nimetlerin elden gitmesine sebep olan gaflet… Yani ihmal edecek, terk edecek, yanılacak, dikkatsizlikler yapacak, umursamayacak! Şairin de belirttiği gibi:

Gaflet uykusunda, yatar uyanmaz,

Can gözü kapalı, gafilan çoktur,

Taştan katı beter, söyler sözünü,

Nefsiyle oynaşan, pehlivan çoktur.

Farkındalığa sebep bazen de bir davranış olacaktır. Tıpkı sahabilerden Ata (R.A.)’ın Ubeyd(R.A) ile “Peygamberimizin (sav) ara sıra ziyaret et ki, sevgin artsın.” şeklindeki hadisi gereği Hz. Aişe’nin (R. Anha) ziyaretlerine sık sık gitmemeleri gibi.

“ Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.” demişler. Nefis bunu nasıl kabul eder? Nasıl bilir insan noksanını? Fudayl (k.s.)verir bu sorunun cevabını: “Düşünmek, sana iyiliğini ve kötülüğünü gösteren bir aynadır. ”

Bültenimizde gaflet ve gafletten kurtulma reçetelerini, farkındalık oluşturmaya yönelik makaleleri, kişinin farkındalığını, zamanın farkındalığını sizlerle paylaşacağız. “Farkındayız Senin Sultanım” diyeceğiz gafletten kurtulan örnek hayatları paylaşacak ve şuurlu bir ömür adına paylaşımlarda bulunup duada olacağız.

Hakka yönelen O’na yaklaşır, O’na yaklaşan lütfuna mazhar olur. Ya rabbi bizleri gafil ve şaşkın olmaktan, nefsimizin ve bildiğimiz bilmediğimiz her türlü fenalığın şerrinden koru, selamete eriştir.

Aynalarımızı elimizden düşürmeyelim!